2 Nisan 2011 Cumartesi

EN BÜYÜK SAKARLIĞIN

e.min2.bölüm alıntıdır

Toprak ana çalışacak onlar adına... yola çıkan tümseği bir hamlede aşamayan Asi’yi, düşürecek Demir’in kucağına... azmetmiş sanki onlara, acemiler ya daha... Bir kez daha birbirlerini kollarındalar... iki yabancı için çok... ama çok yakınlar. Bu yakınlıkları nasılda her ikisinin de seslerini kesiyor. Onlar bu kadar yakınken... gözleri konuşuyor... Demir’in kollarına düşen bir ateş parçası... yakıyor... o zaman Asi neden alev alev yanıyor? Asi bu yakınlıkla hatırlıyor... gözleri Demir’in dudaklarına takılıyor.. O dudaklar mı hayatını kurtardı?... Yaşama mı... yoksa aşka mı çağırdı?... Soluksuzluğunu hatırlıyor Asi... ama ya tadını... tadı nasıldı?... Göründükleri kadar karşı konulmaz mıydı?... Kendini bilmezken kendinde gezinen bu dudakların demir tadını hayal etmeye çalışacak gizli gizli, sonraları. Demir için ise durum farklı... uygunsuzdu, yersizdi, zamansızdı... bunları biliyor ama bunu planlamamıştı... En çok da onsuzdu can havliyle paylaşılan dokunmuşluklar... tek taraflıydı... yarımdı... karşılıksızdı... ama tattı bir şekilde işte onu... nasıl geri döndürsün bu tadılmışlığı. Bütün bunları o mu düşünüyor... aklından zoru olmalı!

Asi kendini Demir’den, gözlerini dudaklarından kaçırırken o adamın gecelerine bir hatıra bırakıyor ardından... Yosun gözleri ateşe veren dokunuşların hayalini kuracak Demir... artık hiç bir şey göremeyecek olana değin o ateşte... temaslarının o ateşi körükleyişini izleyecek... istisnasız, her seferinde... kendine ne olduğunu anlamadan... bana neler oluyor dese bile... cevap bulamadan...

Sorgulatıyor bana kendimi... üst üste gelen bu sahneler... Asi-Demir daha nasıl bu kadar erken bir dönemde bu kadar yoğun orada... Belkide çok şaşırtıcı değil onların fiziksel temasını beklemede ki sabrımız... bu ilk bölümlerin irdelenmesinden sonra... İhtiyacımız yokmuş gözlerimizle görmeye... Görünenin ardında... iliklerimize kadar dokunmuş ürpertileri... sevişleri... yaşanmışçasına. Her bir araya gelişleri sonrası birbirlerinin ardlarından bakışları var ya ... “bana bunu nasıl yaşattın”... dermişçesine... inanmazca... şaşkınca. Yetmişbir bölüm boyunca... hiç dokunmamış olsalardı dahi birbirlerine... Asi’nin tek bir saç teli bile ulaşamamış olsaydı Demir’in yüzüne... As-Demir bu dünyanın en inanılmaz aşk hikayesi olacaktı yine. İhtiyaçları yokmuş bakışlarından başka hiç bir şeye

funda


 Belki de en sevdiğim sakarlığın gözlerime takılıp yüreğime düşmendi


İskender Pala

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder