31 Mart 2011 Perşembe

BİR FOTOGRAFA
e.min 17.bölüm alıntıdır.
Susmuş Demir’lerin çiftliğinde her ses... çekilmişler odalarına... herkes kendi başına... Demir bağdaş kurmuş yatağın başucuna... önünde bir dosya, çalışanların belgelerini imzalıyor, hazır olsun yarına. Birşeylerle uğraşmak iyi gelecek, bugünün olanlarından sonra. Bir beklenmeyen buluveriyor onu ama bu sayfalarda... belgelerin arasında Asi’nin evraklarıyla birlikte resmi çıkıveriyor karşısına. Buraya kadarmış gecenin sessizliği... buraya kadarmış kaçış... uzanıyor odasının yalnızlığında ona... Alıyor resmini parmaklarının arasına... geçmiş, can düşmanı yapıyor bu kızı Demir’e... oysa canı pahasına korumak istiyor onu içinde... Hiç birşeyi değiştirmedi babasıyla ilgili öğrendikleri... çatırdıyor Asi’yi koymaya çalıştığı imkansızlıkları... Dürüst şu an kendiyle... Resmi alıp dudaklarına götürmek istiyor... bilerek bunun yetmeyeceğini... korkuyor itiraf etmeye kendi kendine... ne koruyacak mesafe kaldı Asi’ye, ne de hal Demir’de. Fakat gerçeklerde apaçık ortayerde. İki ailenin yakınlaşması hataydı... nasıl birlikte olabilirler ki Asi’yle... Daha fazla zarar vermemek için sevdiğine... Demir kesti geçmişin cezasını her ikisi içinde... Babasına sarsılmaz bir güvenle bağlı Asi... ne hissedecek, inancı alınıp bir boşluk bırakılırken geriye... Ve... cezalılar çoğalacak ‘Aslan’ bilindik hale geldikçe... tek tek çekecek herkesi ve herşeyi içine... Demir’de Asi’yi çekti kendine... bırakamaz ellerine değen bu resmi... korkmadan geçirebiliyor ‘sevdiğim’ diye içinden yine. Ne bekliyor bilmiyor onları gelecekte, ama bu resim bir ömür geçirecek Demir’le birlikte.
usayken
 BİR FOTOĞRAFA...

Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.

Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.

Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
"Önemli olan
'zamana bırakmak' değil,
'zamanla bırakmamak'tır..."
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır.

 Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
...................................................
Nazım Hikmet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder