24 Eylül 2011 Cumartesi

YÜZÜ YAGMURA GÖMÜLÜ DÜSÜM

e.min 49.bölüm alıntıdır.

Yatakodalarına  birlikte girerlerken, Demir kapıları kapatmak için Asi’yi bırakıyor. Asi kollarını göğsünde kavuşturmuş... hala çok da kendinde değil...  Demir camlı kapıları kapatır kapatmaz Asi’nin yanında... “gel...  sıkı sıkı bir  sarılayım sana...  sana kavuştuğuma ancak böyle inanabilirim”... günler sonra Asi yanıbaşında... özgür... mü?... emniyette... mi?... onunla... mı?.... tam değil... yine bir şeyler eksik... eksik bu kavuşma da... Demir  kollarını karısının sırtında omuzlarında gezdirerek, Asi’yi sarmalıyor... bu kareleri dönüp dönüp seyrediyorum... ilk seyredişlerimde hemen farkına varamıyorum... ama sonra gözlerini farkediyorum... gözlerini... gözleri ayrı bu kavuşmada... onların önce gözleri kavuşur birbirine... Asi’nin elleri Demir’in, Demir’in elleri Asi’nin yanaklarında, alınları kavuşur ardından... son olarak da  dudakları... ne gözleri ... ne alınları... ne dudakları birbirinde ... ve anlıyorum... ne kadar sarılsalar da birbirlerine... kavuşamıyorlar...  doğruların yanlışların harmanlandığı bu olaylar dizisinde... her ikisininde çok yakında geleceğinden kuşkulandıkları bir ayrılığın ağırlığıyla... kavuşamadıklarını...
fable'den alıntıdır.
 
YÜZÜ YAGMURA GÖMÜLÜ DÜSÜM
Durusun bir ayrilik resmi ciziyor,
Aksamin incelen sularina
Sususun yikiyor beni en zayif yerimden
Bilmez miyim icindeki kederi
Yüzü yagmura gömülü düsüm
Böyle bugulu camlarda dalgin,
Gözlerin iklimini yitirmis iki bulut,
Bulanip durur bir uzak rüzgarla,
Aykiri mevsimler icinde
Saclarin saklar omuzlarindaki yükü.

Dönsen ve öpsem incitmeden
Alninin gücenik ülkesini
Benim ömrümsün sen, onurum, gelecegim,
 
Şükrü Erbaş
YÜREĞİM SENİ ÇOK SEVDİ

e.min 48.bölüm alıntıdır.


Asi’ Demir’e koşuyor... sarılıyorlar...  dengeleri kayboluyor bir an... Demir Asi’yi de kucaklayarak ileri doğru birkaç adım atmak zorunda kalıyor... sanki hiç bir zaman yeteri kadar yakın olamayacaklarmış gibi gövdeleri birbirine dolanıyor önce... ardından alın alına, elleri boyunlarında, enerjilerini geçiriyorlar...  tekrar sarılıp kucaklaşmadan Demir Asi’nin sol yanağına telaşlı bir öpücük konduruyor... başını saçlarına, boynuna gömüyor... sağa sola yalpalayarak birbirlerini hareketleriyle de algılamaya çalışıyorlar... elleri bir ellerinde... bir saçlarında...  bir sırtlarında... Asi’nin saçları Demir’in alnında... hangisi önce... hangisi sonra... bu sarılış keder kokuyor...

eSzra alıntıdır.



yüreğim seni çok sevdi
o yürek talan
o yürek yangın yeri
o yürek seni istiyor
bir tek seni... "

Nazım Hikmet

20 Eylül 2011 Salı

ACIYLA ERİR,YÜZÜNE AŞIK ÇOCUK
e.min 47.bölüm alıntıdır.
... Asi arabadan indiğinde ondan henüz ayrılmaya hiç  de hazır değil... dayanamayıp camı açıyor ve sesleniyor... “Asi ...”  karısı ona dönerken sözlerini alıyor dudaklarından...  “Geç kalma, olur mu?”... bu davetle, bu vaatle yüzü gevşiyor... mırıldanıyor çoktan gecikmiş olduğunu bilmeden... “Tamam , geç kalmam”... 
Anti Mortem
Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum...
İkimizi de aşar,o kapının ardındaki masal.

Cezmi Ersöz

16 Eylül 2011 Cuma

SÖYLEYEBİLSEM DERDİMİ

e.min 43.bölüm alıntıdır.

Asi’nin yardımıyla Demir gömleğini çıkarıyor.   Temiz bir t-shirt’ü  avuçlarının  içine toplamış,  Demir’in kafasından aşağıya geçiriyor Asi... Ellerini  kılavuz yapıp tek tek kollarını sokuyor... sırtında  katlanan  t-shirt’ü aşağıya doğru çekiştiriyor. O bir çocukmuşçasına ihtimam göstererek...   Demir’le böylesine ilgileniyor olabilmekten haz alıyor...  mutlu... .o kadar belli ki... Demir’in gözleri .... nereye bakacağını bilemez durumda... halinden  şikayetçi gibi duruyor ama içten içe bu yakınlıktan sonsuz  keyif alıyor o da...  Asi her bir devinimiyle ona  biraz daha yaklaşıyor.  O kadar yakınlarki birbirlerine normal sesleriyle konuşsalar bağırıyor olacaklar birbirlerine ... Demir fısıldar gibi...  “seni çok mu korkuttum?” diye sorarken  gözgözeler...Ante Mortem



söylesem söyleyebilsem ah derdimi
söylesem ah söyleyebilsem derdimi

mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi

göreceksin seninle dolu

desem, diyebilsem ki seviyorum seni

çılgınca aşığım sana

ama demem, diyemem

çünkü aramızda dağlar, denizler

ve benim o kahrolası gururum var

bu böyle sürüp gidecek

sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin

ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim

sana asla...

çünkü aramızda dağlar denizler

ve benim o kahrolası gururum var

victor hugo

15 Eylül 2011 Perşembe

DUA

e.min 43.bölüm alıntıdır.

Birinin “hayali” olmak... nasıl bir şey? ... Kaçımız bunu başarabildik?..

funda



 
DUA
 
Yağmur olsam yağsam saçlarına
Damla olsam düşsem göz bebeklerinden
Kader olsam yazılsam alnına
...
Yar olsam kazınsam aklına
Nefes olsam dolsam içine
Kan olsam can olsam dolaşsam damarlarında
Ok olsam saplansam kalbine
Esir olsam kalsam yüreğinde
Mevsim sonbahar olsa ve yaprak olsam serilsem ayaklarına
Minik bir kuş olsam uçsam sana
Gelin olsam girsem rüyalarına
Gölgen olsam takılsam peşine
Kırmızı...ve Gül olsam açsam gönül bahçende
Şiir olsam yazılsam beyaz sayfana
Söz olsam kalsam dudaklarında
Ve DUA olsam dökülsem dilinden
Sen Amin desen
O an kabul olsam...

...Özdemir ASAF...

13 Eylül 2011 Salı

BU SENSİN

e.min 43.bölüm alıntıdır.

Kendi sevdiği bir yere götürür mü onu sevdiği?


funda


BU SENSİN

Bu sensin
Ve sesin

Bu terin ve tenin haklı ıslaklığı
Kal öyle
Isıt gözlerimi gülüşlerinle

Birazdan kapılar kırılacak belki de
Birazdan kapkara bir örtü olabilir gözlerimizde
Biz diz kırarken sinesinde sancının
Yolunur papatya
Deşilir ten
Ve yara da !
Çünkü ölmek günleri biraz da
Gülmek günleri(de), inadına
Gün gülümsemeleri ardında

Gün gülümsemeleri ardında
Dağlandıkça
Dağlaşmak
Ve dağları sevmeye yaraşmak
Yaraşmaya
Yanaşmak günleri

Sen de yanaş kıyılarıma bir vapur gibi
Çarpıp durayım güvertelerde

Yılmaz Odabaşı
ÖZLEDİM DELİCESİNE

e.min 43.bölüm alıntıdır.

Asi artık oyunu bırakmıştır. Dudaklarında bir beklenti, gözleri sevdiği adamda ,  gelecek kelimeleri  bekliyor...   kendisinden artık esirgediği  sevgi sözcüklerini telaffuz ediyor Demir... “ vahşi bir kız sevdim”...  T. Büyüküstün ve M.Yıldırım’ın göze çarpan Asi-Demir yorumlarından biri.

funda



Öyle uzaklardan durup bakma bana,
Dokunmak istiyorsan..
Durma
Dokun yüreğime..
Gizli tebessümler ardında saklı yüreğim
Başkaldırır ,hep sevdalara
Özlemek sebepse aşka
Özledim delicesine..

Yüreğimi sevda yaptım aşka
Şiiri yağmurlarla yıkadım..
Martılarla seviştim satırlar boyu
Yelkensiz gemilerle çıktım hep yola
Özlemek buysa aşkı
Özledim delicesine

Söyle nasıl birşeydir bilirmisin ,
Sevişmek özlemlerle..
Darmadağın ,bir yürekle
Beklemek sesizce
Kırdım zincirlerimi,
Kutulacağım elbet
Bu kırmızı yapışkan iplerden
Her yanlızlığımı bir buluta yükledim
Dudaklarımdan süzülecek gece
Kopacak aşkın tutkusu..
Öpüşecek benimle aniden
Ötesi,berisi yok artık sevdanın..
Işıkları karartan bir geceden
Sana aşkı yazıyorum..
Mor menekşelere veriyorum
Teninin kokusunu
Özlediğim ,
Zamansızca yolunu beklediğim..
Yıldızlarım tek tek yok oluyor
Bana yanlızca suskunluğum kalıyor
Özlemek buysa aşkı
Özledim delicesine..

Nells
ANLADIM

e.min 43.bölüm alıntıdır.

Demir’in bir “GEL” deyişi  ve elini uzatışı var ki hiç ummadığımız o anda ... Asi’yi bile şaşırtıyor...  Elimizde bir güç olsa Demir’in  “şaşkın sevgilim, ben sadece seni istiyorum” repliğini buraya getririp koyacağız...

funda


ANLADIM

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda
anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği
acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..

Fakat,hakkedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini avucuma koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş
sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl
ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş
pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün
affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar
sevmekmiş...

CAN YUCEL