13 Şubat 2011 Pazar

Sana Bakmak

usayken'den alıntıdır

e.min yorumlardan alıntıdır

Kıyıya vardıklarında, kucaklıyor ve tümseğe taşıyor onu... her ikisininde üstünden sular akarken, yaygının üzerine yatırıyor kızı... su yutmuş olma ihtimaline karşı önce midesindeki suyu boşaltmaya çalışıyor... hala bir hayat emaresi yok... İki parmakla boyundan nabız yokluyor... Ne yaptığını bilen parmaklar sertçe kavrıyor yanaklarından, ağzını açıyor ... diğer el burun deliklerine uzanıyor kapatmak için... suni tenefüse başlıyor... onu kaybedemez... kaybetmemeli... yaşatmalı... “her ikisininde dudaklarında Asi Nehrinin tadı, yol bulup tek ciğerdeki havayı birlikte soluyorlar”(3) ... vazgeçmiyor... o Demir’e geri ‘gel’ene kadar, iki kişilik yaşıyor soluklarında... hazırlıksız ne var ki, iki kişinin bir olduğunu tatmaya bu kızda. Şimdi değil... şu anda değil... böyle değil... neler oluyor ona? Kızın öksürmeye başlamasıyla çekiliyor onun ağzından parmakları... ama hala bir eli kızın boynunda... Birlikte verdikleri mücadeleden Asi habersiz ama bu yaşam savaşında, Demir her ikisi için soluk soluğa... Solukları sertçe yalıyor kızın yüzünü,... beklenmedik yakınlaşmalarıysa ruhunu... Göz gözeler... Demir her zaman suskun suskun olmasına ama bunun dışında... farkediyor ki, soluklarında yaşadı, yaşama tutundurmaya çalıştığı, hala ellerindeki bu sırılsıklam beden... ölümcül mücadelenin ardlarında kalmasıyla bu yakınlığın ruhuna dokunmuşluğunu farkediyor...


Sana bakmak,
suya bakmaktır.
Sana bakmak,
bir mucizeyi anlamaktır.



Yılmaz ERDOĞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder