RÜZGARINI ÖZLÜYORUM
e.min 9.bölüm alıntıdır.
Demir biliyor ki aşkı, sevgiyi yeni yeni tanıyor... böyle aşık olmamış, böyle sevmemiş hiç... ‘nasıl’ını bilmiyor. Aşk kendiliğinden geldi onlara... istekle olmaz, bir mucizedir. Sevmekse öğrenilen bir şeydir... öğreniyor Demir... Asi’yle değişiyor Demir.
Elleri ceplerinde öylece dururken Asi’nin karşısında... kayıp onun bakışlarında. Ondan duymadı daha sevgi sözcükleri... ama nasıl da hissediyor Demir’i sevdiğini... Asi’ye uzanmak istiyor, uzanamaz şu anda... öpmek istiyor, öpemez şu anda. Rüzgar yardım ediyor ona... bir tutam saçını alıp dolaştırıyor Asi’nin dudaklarında... yüreğinin çırpınışlarını taşıyan dalgalar sesleniyorlar ona... “Seviyor bu adam seni çılgınca.” Asi biliyor... sessiz sevdiğinin dokunuşları, o an dudaklarında.
Gecenin yaklaşan rengiymiş gördüğüm ufukta... gri-mavi, karanlığa dönüyor... rüzgar diniyor, dalgalar duruluyor kıyılara çöken akşamla. Asi-Demir geride bırakmışlar acıları... anlayışlar yanyana, adımların uyumunda... Huzursuz ama Demir... eksik var hala yaşadıklarında... içindeki dürtüler daha fazla duramıyor, çıkıveriyorlar Asi’ye ani bir dönüş ile ortaya... Nasıl bekliyormuş Demir’in bu seslenişini “Asi...” heyecandan kalbi duracak konuşursa... O dalgalar gibi engellenemez Demir, o rüzgar gibi bakışları dolanıyor Asi’nin dudaklarında. “Yardım et” diyor “...bana...”... yardım et... dudaklarını hissetmek istiyorum dudaklarımda. “Değişmeli bir şeyler” hayatımızda... sana dokunmazsam öleceğim şuracıkta... Asi nasıl yardım etsin... ölüyor olsa bile kımıldatamaz kendini... kalbi durmak üzere çarpıntılarda. Rüzgarda yok... ne yardım ediyor onlara... bağı çözülen dizleri belki... sallanıyorlar aşkla... Denizin kokusunu bastıran bir aşk var buram buram havada... Nefesleri sıcacık... o delice çarpan yüreklerin yanıbaşından çıkıp gelmiş... dudaklarından evvel yüreklerini öpüştürüyorlar aralarında. Tadını çıkarıyorlar bu yakınlığın ama korkuyla... ürperiyorlar... yaşayacaklarını hissetmenin korkusu mu bu onlarda...
İlk defa Asi’ye bu denli yakın Demir... onu isediğini defalarca belli etti... ama hiç bu noktaya gelmedi... şu anda yaşadıklarını tahmin bile edebilmesi mümkün değildi. Biliyor, bu Asi için bir ilk... sanki kendisi için değil mi?.. Belki bu noktada asılı kalmalı Demir... ızdırap ile zevk arasında... hep o uzaklıkta, hep yüreğini Asi beklentisiyle böyle çarptırmalı... o hayal, o dudaklar çoktan müptelası etti Demir’i... ama Asi’ye yazık... ona gerçeği yaşatmalı... Demir’i tattırmalı.
İlk defa Demir’e bu denli yakın Asi... Demir’in onu hırpaladığını sanırdı... nasıl yanılmış... hiç dokunulmuyor olmasına rağmen asıl şu anda hırpalanıyor. Bugün tutup ittiği o göğse delice uzanmak istiyor... söz geçiripte laf dinletemediği elleri karıncalanıyor... parmaklarının hayallerini kurduğu bu adamın kısacık saçlarına uzanmak hayatının gayesi oluyor... bu nasıl bir şey, gittikçe ona yaslandığını hissediyor... yüreği “Hadi Demir...” deyip duruyor... sana daha fazla yardım edemem... ısdırabıma son ver, bana Demir’i tattır...kalbim duruyor.
usayken
RÜZGARINI ÖZLÜYORUM
Bırakıp gittiğin zaman beni
Dünya terkediyor beni
Bir garip duyguyla öyle
Yapayalnız kalıyorum
Kısa sürüyor verdiğin esenlik
Kuşkular ikircikler içinde
Başlıyor bekleyişin işkencesi
Hiçbir yere sığamıyorum
Hele bir de uzadı mıarayışın
Unutulmak korkusuyla tedirgin
Tükeniyor kalbimin direnci
Aykırı sularda bungun
Bir çürük tekne gibi
Rüzgarını özlüyorum.
Şükrü Erbaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder