UYKUN BENİM CENNETİM
e.min 50.bölüm alıntıdır.
şu an çok da önemli değil Asi ve Demir için... kendilerine ait bir yer olması yeterli... açıkça dile getiriyor Demir bunu “ Karımla yalnız kalmak istiyorum”. Özlemi hala taze... yanı sıra kaygıları... peşine korkuları... hangi biriyle başa çıkacak... Asi’nin onu Asi’siz bırakmaya hakkı var mı?.. daha fazla ayrı kalmaya isyan edermiş gibi doğalca eğilip alnı karısının alnını buluyor... kendinden de korkuyor Demir... Asi “korkacak bir şey yok” diyerek onu teskin etmeye çalışıyor...ama Demir ona sevgisiyle zarar verebileceğinden de... içindeki birinin onu kendisinden alabileceğinden de korkuyor... “bu korkularla nasıl yaşanır?”... Demir’in elleri Asi’nin yüzünde bir ara... ardından Asi’nin ellerinin, kocasının boynunun yumuşak dokusunda gezinirken bıraktığı izleri takip ediyoruz... görüntü soğuk bir ekran olmaktan çıkıp etten kemikten insanlara dönüşüyor... daha bu idrakin eşiğindeyken kıskançlık itirafları geliyor Demir’den peş peşe... “seni kimseyle paylaşamam... kimsenin gözlerinin içine bakma... kimseyi merak etme... kimse için göz yaşı dökme... sadece ikimiz...” hangi birini, hangi birini yazayım?.. kıskançlık ne zaman bu kadar güzel oldu... yeni bir çehreye büründü... neredeyse müptelası olacağız...
Asi’nin gözleriyse kocasının dudaklarında bu akşam sıkça... elleri hiç olmadığı kadar sevgilisinin boynunda... geride bıraktıklarına orantısız bir tebessüm yüzünde... Vakıflıdaki birlikteliklerinde gördüğümüz, naif dokunuşlar yok artık... başparmağı Demir’in yanağını ezerek okşuyor... daha fazla dayanamayarak sarılıyor sıkıca sevgilisine... isteklerini sıralıyor “Demir’in de bu talepkar Asi’yi alışması lazım”... “yine saçlarımı çöz... yine bana sarıl... seni çok özledim”. Gururu göz yumuyor bu koşulsuz bağımlılığa. “Sensiz olabileceğimi nasıl düşünürsün?” diye sorarken bu sefer onun gözleri korku içinde... kalbinin çarpıntısı gözlerinde... sesinde... nefessizliğinde... onun bozulan saçlarını düzelten Demir’in ellerinde... “ikimiz biriz artık... görmüyor musun, birbirimize karıştık?” ... evet... karıştılar... göz göze geldikleri o ilk andan beri... Asi’nin sularında Demir’in onu belinden kavradığından beri... her ikisininde dudaklarında Asi’nin tadı, yol bulup tek ciğerdeki havayı birlikte soluduklarından beri... Demir Asi’de tekrar hayatı bulduğundan beri... gözlerinin, ellerinin, dudaklarının serüveninin başladığı ilk anlardan beri... birbirlerine karıştılar...
Asi’nin gözleriyse kocasının dudaklarında bu akşam sıkça... elleri hiç olmadığı kadar sevgilisinin boynunda... geride bıraktıklarına orantısız bir tebessüm yüzünde... Vakıflıdaki birlikteliklerinde gördüğümüz, naif dokunuşlar yok artık... başparmağı Demir’in yanağını ezerek okşuyor... daha fazla dayanamayarak sarılıyor sıkıca sevgilisine... isteklerini sıralıyor “Demir’in de bu talepkar Asi’yi alışması lazım”... “yine saçlarımı çöz... yine bana sarıl... seni çok özledim”. Gururu göz yumuyor bu koşulsuz bağımlılığa. “Sensiz olabileceğimi nasıl düşünürsün?” diye sorarken bu sefer onun gözleri korku içinde... kalbinin çarpıntısı gözlerinde... sesinde... nefessizliğinde... onun bozulan saçlarını düzelten Demir’in ellerinde... “ikimiz biriz artık... görmüyor musun, birbirimize karıştık?” ... evet... karıştılar... göz göze geldikleri o ilk andan beri... Asi’nin sularında Demir’in onu belinden kavradığından beri... her ikisininde dudaklarında Asi’nin tadı, yol bulup tek ciğerdeki havayı birlikte soluduklarından beri... Demir Asi’de tekrar hayatı bulduğundan beri... gözlerinin, ellerinin, dudaklarının serüveninin başladığı ilk anlardan beri... birbirlerine karıştılar...
İLAYDA)))
Sadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum .
Beni kollarına aldığında , yüzümü masumiyetinin yurduna ,
o kimsesiz boynuna dayadığımda ,
kokunu kalbimle soluduğumda ...
Uykun benim cennetimdi.
Çünkü cennet , sadece ikimizin olabildiği yerdi...
Cezmi Ersöz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder